CHP’li Umut Oran, AKP’nin 18 yıldır beslendiği içi boş karşılıklı sözlü atışmalardan vazgeçilmeden iktidarın gelmeyeceği uyarısını yaptı
Oran, “AKP’ye laf yetiştirmek CHP’ye iktidar getirmez. Çünkü İktidar bloğunun yanında olmayan herkes düşmandır. Dün değişmemiştir, bugün değişmeyecektir ve yarın da ‘düşmanlaştırma’ siyaseti devam edecektir. Sadece AKP’ye cevap yetiştirerek mücadele edilemez! Bir başka deyişle 'Salı’dan Salı’ya' açıklama yaparak, AKP’lilerin ya da ortağı MHP üst yönetiminin saldırgan açıklamalarına 'çok sert(!) cevap vererek' mevzi kazanılamaz. Tam tersine iktidar bloğuyla sürekli 'söz düzeyinde' karşı karşıya gelmek hem iktidar takipçiliği anlamına gelecektir hem de 'sonsuz bir kayıkçı kavgasının' zeminini hazırlayacaktır. O halde iktidar olmanın tek yolu takipçilikten vazgeçip kurumsal değişimin önünü açmaktır!” dedi.
Türk devrim tarihi ve Mustafa Kemal’in eşsiz mücadelesinin tamamında göze çarpan en büyük özelliğin de Atatürk’ün asla rakiplerinin gündemini takip etmemesi olduğunun altını çizen Umut Oran, “Aradan geçen yaklaşık 100 yılın sonunda CHP için doğru bakış açısı da benzerdir. Sorunlar ne kadar büyük olursa olsun çözümlerin tamamının merkezine CHP’yi ve Cumhuriyet çocuklarını koymak gerekir. Bunu başardığımız anda gelecek aydınlıktır” dedi.
"PROPAGANDALARI 18 YILDIR DEĞİŞMEDİ"
Umut Oran, son günlerde dozu giderek artan karşılıklı cevap vermelerle birlikte yeniden ortaya çıkan siyasi durumla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklamada şunları ifade etti:
Yaklaşık 20 yıldır ülkeyi “tek başına” yöneten iktidar bloğunun uyguladığı politikalar, kullanmayı tercih ettiği propaganda yöntemleri ve gündemde tuttuğu konular göz önüne alındığında 2002’den bugüne kadar hiçbir şeyin değişmediği kolaylıkla tespit edilecektir. İktidar bloğunun “rejim değişikliğinden” sonra kendisini “yeni devletin sahibi” olarak konumlamasıyla birlikte ortaya çıkan “dil değişikliği” de AKP propagandası için sadece “taktik düzeyde” bir farklılığa yol açmıştır, ama oluşturulan propaganda makinasının “ana yapısı” aynen devam ettirilmiştir.
Bu bakış açısının en somut ve 2002’den beri değişmeyen noktalarının biri “ötekinin düşmanlaştırılmasıdır.” Örneğin MHP, yıllar boyunca AKP tarafından “en ağır hakaretlerin muhatabı” olmuş ve ötekileştirilmiştir. Ancak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, AKP’yle yol yürüme kararından sonra her şey bir anda değişmiş ve MHP “düşman pozisyonundan ortak pozisyonuna” alınmıştır.
Anılan durumun tersi de yaşanmıştır. Açılım sürecinin sonuna kadar yaşanan süreçte büyük bir heyecanla “yan yana durulan”, sözde Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalarda el ele yürünen, 2010 referandumunda AKP’nin karşısında yer almayan ve Haziran Direnişi döneminde “açık olarak AKP’nin yanında konumlanan” HDP çizgisi, büyük bir özenle AKP tarafından korunmuş, yandaş medyada yer bulmaları sağlanmış ve Cumhuriyet karşıtı cephenin içinde önemli bir rol verilmişken açılım sürecinin sona ermesiyle beraber “düşman olarak kodlanmıştır.” Bir başka deyişle iktidar bloğu HDP çizgisini “kendi yanında olduğu müddetçe korumuş, kollamış”, yanından uzaklaştığı anda “ötekilerin” arasına koymuştur.
Örneklerin çoğaltılması mümkündür. Ancak her örnekte aynı sonuca ulaşılacaktır: “İktidar bloğunun yanında olmayan herkes düşmandır.” Şayet yarınlarda MHP Genel Başkanı, iktidar bloğunun yanından uzaklaşırsa “yeniden düşmanlaştırılacaktır.” Bu anlamda AKP’nin ve bağlı yapıların, CHP’ye saldırıları, CHP’yi bu derece düşmanlaştırması “dönemsel değil kategoriktir.” Dün değişmemiştir, bugün değişmeyecektir ve yarın da “düşmanlaştırma siyaseti devam edecektir.”