"Havuzda gözle görülebilir bir bulanıklık varsa, çocukları o havuza sokmamak en iyisi olabilir" diyor.
"EĞER MÜMKÜNSE, DENİZ TERCİH EDİLMELİ"
Yaz mevsimiyle birlikte, özellikle çocuklu ailelerin deniz veya havuzlara yönelmesiyle kalabalık havuzlarda bulaşıcı hastalık riski artıyor. Bu durumda akıllara "havuz mu, deniz mi daha sağlıklı?" sorusu geliyor. Prof. Dr. Şener, havuzlarda bulaşıcı hastalıkların denize göre daha sıkıntılı olabileceğini belirtiyor ve düzenli temizlik ve klorlamanın önemine vurgu yapıyor. Ancak, bazı hastalıkların nadiren de olsa bulaşabileceğini de ifade ediyor.
Prof. Dr. Şener, HIV, Hepatit B gibi hastalıkların klorlama düzeylerinin yetersiz olduğu durumlarda bulaşabileceğini belirtiyor ve su yutmanın ağızdan bakteri bulaşmasına neden olabileceğini ekliyor. Ayrıca, deniz suyunun tuzlu olması nedeniyle virüslerin yaşamadığını ve bu durumun bir avantaj sağladığını da belirtiyor.
Sokak hayvanlarının denizleri ve sahilleri kirletebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Şener, bu durumun yaz döneminde hastalıklara neden olabileceğini söylüyor. Deniz kıyısında bulanıklık veya lağım görülen yerlerden uzak durulması gerektiğini vurguluyor ve deniz turizminin yapıldığı bölgelerdeki atık suların da koyların kirletilmesine neden olabileceğine dikkat çekiyor.
Havuzlarda son zamanlarda popüler olan tuzlu deniz suyunun avantajlarından bahseden Prof. Dr. Şener, havuzlardaki bulanıklığın önemini vurguluyor ve gözle görülebilen bulanıklık varsa havuza girmemeyi öneriyor. Havuzlarda düzenli klorlama yapılmasına rağmen, ciltten dökülen bakteriler, kıllar, tüyler ve ağızdan veya burundan akan salyaların bulanıklık seviyesini etkileyebileceğini belirtiyor.