Sinan Ateş davasında 2.gün! İşte anbean yaşananlar

Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in suikast sonucu öldürülmesine ilişkin davanın ikinci duruşması başladı.

Davanın ilk duruşmasında dün tetikçi Eray Özyağcı, azmettirici olduğu iddia edilen Doğukan Çep, eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş savunmalarını yapmıştı.

Bugünkü duruşmada Ülkü Ocakları eski yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Ümit Yıldırım'ın eski kalemi Emre Yüksel, MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk, Murat Can Çolak, MHP'li avukat Serdar Öktem savunmalarını yapacak.

15.45: Ara bitti, duruşma yeniden başladı. Ankara Emniyeti’nden eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal’ın savunmasına geçildi.

Bilirkişi raporuna göre, Tolgahan Demirbaş, o dönem Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli olan ve bir dönem Ateş dosyasına da bakan komiser Mustafa Ensar Aykal'dan Ateş'in adresini, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu'dan da konumunu istedi. Bu yazışmalarda, Demirbaş’ın komiser Aykal’dan, “Genel Başkan istedi de” diyerek, Ateş’in adresini istediği ve “Aynen reis, onun ipini çekmişler” yanıtını verdiği görüldü. Demirbaş’ı gözaltına alan ekipte Aykal da vardı.

Demirbaş dünkü savunmasında, “Ankara’nın saygın eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal beni arada, ‘Çukurambar’da yaşanan olaydan haberin var mı’ diye sordu. ‘Haberim yok’ dedim, kapattım. Bana konum bilgisini Mustafa Ensar Aykal vermedi. Beni gözaltına almaya gelen polislerden biri de Mustafa Ensar Aykal’dır, biz nasıl suç ortağı olabiliriz” demişti.

Eski amir Mustafa Ensar Aykal, kasten öldürmeye yardım suçlamasını kabul etmediğini söyleyerek, şöyle savunma yaptı:

“9 aydır cezaevinde olduğum süre zarfınca olayı gerçekleştirenlere Ateş’in konumunu verdiğim medyada yazılmış, bunları okumuşum, bu olayın içinde Gazi Meclis’in içinden bir vekilin de (Olcay Kılavuz'u kastediyor) olduğunu görmüş, tüm bunları sabırla dinlemiş, başkaları gibi 40 kapının ipini çekmeden beklemişim.

15.15: Mahkeme heyeti saat 15.45'e kadar duruşmaya ara verdi. Sanıklar salondan çıkarıldığı sırada kendi aralarında ve müdafileriyle anlaşmazlık çıktı. Bu sırada sanıklar müşteki sıralarına dönerek “Sizin de başınız sağ olsun” dedi, müştekilerden biri “İnşallah sizin de başına gelir, evlat acısı çekersiniz” diye bağırdı. Sanık yakınları, “Ne var, baş sağlığı dilediler” dedi. Kısa süreli sözlü atışma yaşandı. Salon boşaltıldı.

15.05: Emre Yüksel’in savunmasının ardından 1877 Alemdağ Spor Kulübü Derneği Başkanı Alper Atay’ın savunmasına geçildi.

Akay, suçlamaları reddetti, Sinan Ateş’i tanımadığını öne sürdü. Doğukan Çep’i, Ufuk Köktürk aracılığıyla tanıdığını anlatan Atay, o dönem futbolculuk yaparken zaman zaman görüştüklerini, birlikte futbol oynadıklarını öne sürdü.

Olay yaşandığında evinden çıkıp kulübün antrenmanı için stada gittiğini, daha sonra eve ve kulübün kafesine geçtiğini, sonra festivale gittiğini anlatarak, “31 Aralık’ta kendi evimdeydim, sonra çıktım. Akşam saatlerinde Doğukan Çep geldi. Oturduk, akşam saatlerine doğru, akşam saatlerinde çıkıp festival alanına geçtik. Polisler beni alınca yılbaşı gecesi festivalde olduğumuzu söyledim. Beni oraya götürdüler, Doğukan’ın oradaki otelde gözaltına alındığını söylediler. Adli kontrolle serbest bırakıldım, 40 günün sonunda Ankara’da savcılıktan çağırıldım. Kendi ayağımla karakola gittim, Ankara polisleriyle Ankara’ya gittim. Üç tane savcı vardı. Ben Doğukan Çep’in böyle bir şey yapacağını bilmiyordum. Festivale gittim, başıma bu geldi” dedi.

14.15: Eski Ülkü Ocakları yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın eski kalemi Emre Yüksel’in savunmasına geçildi.

Bilirkişi raporunda, Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçi Özyağcı’yı Ankara’dan Bolu’ya götürdüğü kayıtlara girmişti.

Emre Yüksel savunmasında şunları söyledi:

“12 yıllık mimarım, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktayım. Türkiye Futbol Federasyonu’nda hakemlik yaptım. Ben kanunlara uyan, vatanına milletine bağlı bir insanım. Maktül Sinan Ateş’le hiçbir tanışıklığım yok. Olaydan bir gün önce silah ruhsatım çıkmıştı. Olayın olduğu gün Tolgahan Demirbaş’la çiftlikte atış yapmak için görüştük, sonra Balgat’ta yemeğe gittik, ardından ocağa gittik işlerimizi hallettik. Ben hayatımın bütün akışına devam ediyordum. Tutuklanma gerekçemde hiç tanımadığım Aytaç Ataç ve Çağlar Zorlu’nun ifadeleri yüzünden tutuklandığım soruluyor.
Ben kimseye Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını sormadım. Ben Tolgahan’a bir plaka sordum, Ali Yücel isimli şahsa ait çıkmış. İki buçuk yıl önce atılmış bir mesaj, ifademde gösterilince hatırlamıştım. Ben bir kafe açmıştım, bu araç da orada rahatsız olunmuş bir araç olabilir, o yüzden sormuşumdur. Tolgahan benim sık görüştüğüm bir arkadaş, o yüzden sordum.

Ben Tolgahan’ın (çiftlikteki) konumuna gitmedim, oralardan geçmedim. Misafirlerimin işi uzadı, çiftliğe gitmedim. Ben akşam Tolgahan Demirbaş’la İstanbul’a geçtik. Kullanımı bana ait olan 06 AT 5021 plakalı araçla gittik. Erken dönmemizin sebebi, eşiyle ayrı yaşıyordu, bir telefon geldi, oğlu yılbaşını birlikte geçirmek istedi, döndük."

Mahkeme başkanı, ”Olay saatinden sonra 58 görüşmenizi açıklayın” dedi. Yüksel, şunları söyledi: “Bizim 58 görüşmemiz yok, üç gün içinde yapılan görüşmelerdir. Çoğu cevapsız çağrıdır. Hem benim ruhsat işlerim hem misafir işlerim gibi nedenlerle aradım, bu husustan yapılan görüşmelerdir. İstanbul’a giderken yanımızda kimse yoktu.”

Emre Yüksel, savunmasının ardından avukatların sorularına şu cevapları verdi:

“Bana tahsisli araç hala İstanbul’dadır, benim bir ayağım İstanbul’dadır, benim için şehir dışına çıkmak benim için rutindir. Bir HTS’nin altından geçerken, Tolgahan Demirbaş’ın olduğu bir fotoğraf.
Bolu’da durduk, Çorbacı Mülayim’de çorba içtik, dinlenme tesisine geçip İstanbul’a geçtik. İki kişi gittik. 06 AT 5021 plakalı Milliyetçi Hareket Partisi’ne ait araç Ülkü Ocakları’na tahsisli. Bu aracı şahsıma ait yetkisi yoktur. Sık sıkça kullandığım, birçok yöneticinin kullandığı araç. Bu araç benim sıklıkla kullandığım araç. Ülkü Ocakları’na ait araç, Ülkü Ocakları yöneticisi olarak kullanma hakkına sahibim, aracı Ülkü Ocakları’ndan aldık.

Emniyette bana tek bir soru soruldu; 'Emre Yüksel, cuma öğleden sonradan itibaren ne yaptın?' 'Kiminle görüşecektin' sorusu yok. Ben bu sorulara cevap verdim. Silah olayını söylemedim, çünkü Demirbaş’la sözleştik (Çiftlik evi için) görüşemedik. 'Silah aldık, atış yapacaktık' gibi ifadelerin emniyet tutanağında geçmemesi için 'göl kenarında oturacaktık' dedik. Bolu’da kimseyle görüşmedim, kimseyle buluşmadım. İstanbul’a gezmeye giderken çorba içtik. Telefon geldi, zaten gezmeye gittik diye döndük.”

Ayşe Ateş’in avukatları, Bolu’ya neden Tolgahan Demirbaş ile Emre Yüksel’in kendilerine ait araçlarla gitmek yerine Ülkü Ocakları’na tahsisli araçla gittiklerini sordu. Yüksel bu soruya, aracın uzun yolda daha iyi olduğu iddiasıyla cevap verdi, “Ülkü Ocakları’na tahsisli bir araç, Ülkü Ocakları’nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir” dedi.

14.10: Duruşma, taksici Caner Günay’ın savunmasıyla devam etti.

Günay, tetikçi Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya getiren özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey ve aracı kiraladıkları otoparkın ortağı Osman Bayraktar’la birlikte olaydan 5 gün sonra gözaltına alınmıştı. Günay, hakkındaki suçlamaları reddetti.

Avukatlar, “28 Aralık’ta sizin hesabınızdan Zekeriya Asarkaya’nın hesabına bin lira gönderilmiş. 6 Aralık’ta Muhammet Özyağcı’dan hesabınıza 50 bin lira gelmiş, açıklar mısınız?” sorusuna “Doğukan Çep arada arar, 'para gelecek, sonra şu hesaba yollar mısın' der, öyle yolladım” cevabı verdi.

12.45: Mahkeme heyeti, duruşmaya saat 14.00'e kadar ara verdi.

12.00: MHP’li avukat Serdar Öktem’in savunmasına geçildi.

İddianameye göre, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel, Ahmet Yiğit Yıldırım'ın makam aracı olarak kullanılan Audi marka çakarlı araçla tetikçiyi buradan alarak önce Bolu'ya götürdü, bu saatlerde dosyanın tutuklusu MHP'li Avukat Serdar Öktem ile Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı'nın da Bolu'ya geldikleri tespit edildi.

Sanık avukat Serdar Öktem, savunmasında suçlamaları reddederek, dosyanın eski savcılarını işaret etti. Öktem, “Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya’nın manipülasyonuyla tutuklandım. Ülkü Ocakları ve MHP ile ilgim olduğu soruldu. 'Onur ve şeref duyuyorum Ocak üyesi olduğum için ama dosyayla ilgisi yok' dedim. Durdu Özer, savunmaları vermeyeceğini söyledi gizlilik gereği, 10 dakika sonra twitter’a düştü savunmam. '2 Ocak’ta neden emniyete gittin' dediler, ben avukat olarak emniyete gitmemle sorgulandım. Vatan haini Cevheri Güven hakkımda videolar yaptı, bunlardan rahatsız oldum, Ankara’ya gidiyordum” ifadelerini kullandı.

11.45: Kayseri ve Ankara’da restoran zinciri sahibi olan ve Gölbaşı’ndaki çiftliğin sahibi Aytaç Ataç’ın savunmasına geçildi.

Aytaç Ataç, savunmasında suçlamaları reddederek şunları söyledi:

“Tolgahan Demirbaş’ı tanıyorum, her hafta takımını çiftlikte kahvaltı yaptırdı. Kendisi de sürekli gelmeye başladı, köpek hediye etti. Ona bakmaya geliyordu. Tolgahan benden habersiz oraya çokça gitmiştir, köpekleri beslemiştir. Olay günü saat 11 sularında beni aradı, çiftliğe gideceğini söyledi. Biz Yavuz Süleymanoğlu’yla restoranda otururken telefon geldi, 'Sinan Ateş’i vurmuşlar' dedi. 'Kim o' dedim, 'eski Ülkü Ocakları Başkanı' dedi, ben de 'Tolgahan tanır' diye aradım. 'Vurmuşlar haberin var mı' dedim, 'yok abi' dedi. Sonra öldüğünü gördüm, öldü mü, nereli diye aramalar yaptım. Cenazesine baktım, çok üzüldüm. Benim tek bildiğim budur. Olay günü Çağlar’ı da aradım (Zorlu). 'Sinan Ateş vurulmuş haberin var mı' dedim.”

11.30: Eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu’nun savunmasına geçildi.

Sanıklardan Tolgahan Demirbaş, bilirkişi raporuna göre, o dönem Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli olan ve bir dönem Ateş dosyasına da bakan komiser Mustafa Ensar Aykal'dan Ateş'in adresini, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu'dan da konumunu istemişti.

Duruşmada savunması alınan Çağlar Zorlu, dosyanın önceki savcıları olan ve daha sonra görevlendirmeden alınan savcılara işaret ederek, “Savcılar Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya’ya hakkımı helal etmediğimi belirterek söze başlamak istemiyorum. Uydurma adreslerle 18 aydır cezaevinde tutuluyorum. Uydurma adreslerle ilgili yazışmalar dışında bu davayla ilgili bir alakam yoktur. Tahliyemi talep ediyorum” dedi.

11.23: Sanıklardan tetikçi Eray Özyağcı’yı olay yerinden motosikletle kaçıran motokurye Vedat Balkaya’ya motosikleti satan Mehmet Yüce’nin savunmasına geçildi.

Yüce, savunmasında taksi durağı işlettiğini, motor kiraladığını ve sattığını anlattı. "Vedat Balkaya aradı, motor kiralamak istediğini söyledi. Geldi, gördü, anlaştık. Motorun ödemesini yaptı, kalanı daha sonra ödeyecekti. 25 Aralık saat 15.00-16.00 civarı motoru aldı. Doğukan Çep ile Eray Özyağcı’yı tanımıyorum. Bana motor bağlanınca mesaj geldi, ayın 30 ya da 31’iydi. Kimseyi tanımıyorum, olay bundan ibaret ve buradayız” dedi.

Yüce, Vedat Balkaya’nın kendisini sosyal medya ilanından bulduğunu öne sürdü. Ancak çevredeki insanların tanıması ve güvenli görmesi üzerine faturalandırma yapmadığını iddia etti.

11.20: Duruşma, verilen aranın sona ermesinin ardından yeniden başladı.

10.20: Duruşmada, sanıklardan otopark sahibi Uzunlar’ın ortağı olan Osman Bayraktar’ın savunmasına geçildi.

Bayraktar, aynı zamanda diğer sanıklardan Hakan Saraç’ın geçmiş dönemde cezaevinden arkadaşı.

Bayraktar, hakkındaki suçlamaları reddetti.

10.10: Mustafa Uzunlar'ın savunmasına geçildi.

Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki kiralık transporter araçla Ankara'ya getirilmişti.

Aracın sahibi olan otopark işletmecisi Mustafa Uzunlar da gözaltına alınarak tutuklanmış, ifadesinde söz konusu aracı Ataşehir’deki otoparkta iki polisin aldığını söylemişti.

Mustafa Uzunlar savunmasında suçlamaları reddederek, “27 Aralık günü otoparka gittiğimde Doğukan Çep otoparktaydı. Kendisi araç kiralamak için benden araç istedi. Polis arkadaşlarla birlikte düğün tebriğine gidip geleceğiz dedi. Ben de aracı kiralayabileceğimi söyledi. İndirim de yaptım, polisler var diye de güvendim. Ben aracı yıkamaya verdiğimde, bu iki polis arkadaşın ‘Pavyona gideriz’ konuşmalarına denk geldim. Aracı polislere çalışanım teslim ettim, ben spora gittim. Doğukan ben ayrılırken oradaydı, geri geldiğimde yoktu. Araca önce özel harekâtçılar bindi, ardından Babi lakaplı Eray geldi, polislerle birlikte gittiler. Ben Doğukan’a sordum 'Sen gitmeyecek misin?' diye, 'Ben gitmeyeceğim arkadaşlar gidecek' dedi. Ben de polisler verdiğim ve Doğukan’ın arkadaşım olmasıyla sebebiyle aracı verdi. Saat 16.00-17.00 gibi gittiler, ben otoparkın kayıtlarını polise teslim ettim" dedi.

"İCRAATA GİTMİŞLER' SÖZÜNÜ 'ÇAPKINLIK' ANLAMINDA SÖYLEDİM"

Uzunlar, konuşmada geçen ‘İcraata gitmişler’ konuşmasına ilişkin, "Polislerin kendi aralarındaki pavyon konuşmasını kastettim, çapkınlıktır. Beni kandırarak, bu olaya kattığı için Doğukan’ın kendisinden de şikayetçiyim" dedi.

Avukatlar Uzunlar’a Doğukan Çep’i neden farklı bir isimle kaydettiğini sorduğunda “korktuğunu” öne sürdü. “Bu araçta GPS cihazı yok, diğer araçlarınızda GPS cihazı var mıydı?” diye sorduklarında ise sanık müdafileri ve Ateş ailesi avukatları arasında gerginlik çıktı.

Mahkeme Başkanı müdahale etti, Uzunlar soruya “Uzun süreli yolda olacaklara takabiliyoruz” yanıtı verdi.

09.40: MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk’ün savunmasına başlandı.

Köktürk, Ateş’in öldürülmesinde azmettirici olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Doğukan Çep’in, cinayetten bir gün önce kendisini aradığını anlattı.

Köktürk, savunmasına şöyle devam etti:

“Benim tutuklanmamdaki motivasyon para göndermem değil, ben daha önce cinayetten cezaevinde yattım. Nasıl olacak da eşim doğuma yakınken, cinayetle ilgili bir parayı eşimin hesabından atacağım… Bana başka da sorulan bir soru yok. Parayı ihtiyacı olduğu için ödeme yaptım. Biz tahliye olmayacağız, görülmemiş mahkemenin verilmiş kararıyla alınıyoruz. Evimi basıyorlar, ‘Kime attın parayı?’ diyorlar. Ama onlar için süper bir şey var. MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çektirmişim, MHP’yle ne alaka abi? ‘Yok Olcay kılavuz işin içinde mi?’ Ne alakası var Ülkücü camiayla? 55 yıllık parti, böyle bir şeye mi kalır? Bu kadar aptallık olabilir mi? Allah’ından bulacaklarını düşünüyorum. Burada normal cinayet davasında olmayacak şeyler dönüyor. 4 bin lira para atmışım sadece. Doğukan Çep benim sevdiğim arkadaşım, yokluk gördük, bu kadar arkadaşlığım var. Onun dışında bir tane olaya karışmışlığım var mı? Allah şahidimdir sırf Milliyetçi Hareket Partisi’nde fotoğraf çektirdim, Yavuz Selim Demirağ diye bir gazeteci hakkımda yazmaya başladı, eskiden severdim de onu.”

09.20: Özel harekât polisi Muratcan Çolak’ın savunması alındı.

Suçlamaların hiçbirini kabul etmeyen Çolak, diğer polis Gelenbey’in teklifiyle Ankara’ya gitmeye karar verdiklerini söyleyerek, “Daha sonra tanımadığım Eray Özyağcı geldi, dedesinin hasta olduğunu, Ankara’ya gitmek istediğini söyledi. Aşkın da bana abisinin sıkıntılı olduğunu söyleyerek, 'gitmişken eğleniriz' dedi.

Mahkeme başkanı, “Eğlenmeye gittiniz, abisini sormadı mı, 'niye geldiniz, eğlenmiyoruz' diye? Sen uyumaya mı gittin?” sorusunu yöneltti.

Çolak ise çelişkili ifadeler verdi, “Ben abisine sordum ‘Eğlenmeye gitmeyeceğiz mi?’ dediler ama ben uyudum, gidemedik” dedi.

Çolak, Doğukan Çep’i tanıyıp tanımadığına ilişkin sözlerinde de çelişkili bilgiler verdi. Başkan, bunun üzerine Çolak’ın "Otoparka Doğukan Çep geldi" sözlerini hatırlattı, Çolak, net cevaplar veremedi.

Mahkeme başkanı, Çolak’a "2 saat için mi Ankara’ya gittiniz” diye sordu, Çolak “Arabada içmiştim, uyumuştum” cevabı verdi.

Çolak, Eray Özyağcı’nın üzerinde herhangi bir silah görmediğini de öne sürdü.

“YAKALAMASI OLAN BİRİNİ ŞEREFLİ TÜRK POLİSİ NASIL TAŞIR?”

Ateş ailesinin avukatları, “Yakalaması olan birini şerefli Türk polisi nasıl taşır?” diye sorunca, diğer polis Aşkın Mert Gelenbey ve sanık müdafileri tepki gösterdi.

Çolak, “Ben Özyağcı’yı tanımıyordum ki araması olduğunu bileyim” dedi, avukatlar “Tanımadığınız insanın ismini biliyorsunuz” diye cevap verdi.

Yine Ateş ailesinin avukatları, “Akşam 18.00’de Ankara’da olup 22.00’de Ankara’dan ayrılmayı planlıyorsunuz. Pavyonlar bu saatte açık mı ki siz Ankara’da eğlenmeyi gidiyorsunuz?” diye sorunca, sanık müdafileri tepki gösterdi.

Avukatlar ayrıca, “Polisler şehir dışına giderken idari makamlardan izin almak zorundadır, izin aldınız mı?” diye sordu, Çolak almadıkları cevabını verdi. Mahkeme başkanı ise sorunun esasa ilişkin olmadığını söyledi.

09.15: Duruşma, heyeti yerini aldı.

09.12: Sanıklar jandarma eşliğinde duruşma salonuna alındığı sırada azmettirici Doğukan Çep, basın bölümüne dönerek gazetecileri "Görüşeceğiz seninle" diye tehdit etti. Çep, dünkü duruşmada da cinayete ilişkin bilirkişi raporunu ortaya çıkaran T24 muhabiri Asuman Aranca'yı hedef göstermiş, Halk TV yazarı İsmail Saymaz'ı da tehdit etmişti.

09.10: Duruşmada, olay günü Ateş'in yanında yer alan ve yaralandığı için dosyada müşteki sıfatıyla yer alan akrabası Selman Bozkurt da bulundu.

09.05: CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan ile DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da Ayşe Ateş'in yanında duruşmayı izliyor.

09.02: Bugün Sincan'da düne göre daha düşük bir katılım var. Hem izleyici hem de basın mensubu sayısında azalma mevcut. Güvenlik önlemlerinin de düne göre daha gevşek olduğu görüldü.

09.00: Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, avukatlarıyla birlikte salona girdi.

Gündem Haberleri