CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konya'da köpek saldırısında yaşamını yitiren Rana bebeğin gündemine taşıyan Özel'den Erdoğan'a sokak hayvanları çağrısı geldi.
Özel, "Bu yasa çıktıktan beri kısırlaştırma yüzde 30'a düştü. Çünkü yer yok. Alıp kısırlaştırıp 10 gün sonra bıraksan, bir daha üremiyorken, alıyorsun, doluyor, yenisini alamıyorsun. Aldığın sırada kuduz aşısı yapıyordun, yapamıyorsun. Erdoğan'a çağrıda bulunuyorum. Meclis'te şu yasayı düzeltelim" dedi.
Özel'in açıklamalarının satır başları şöyle:
Maalesef kimsenin istemediği ama kaçamayacağımız gündemler var. Konya'da 2 yaşında Rana bebek, sokak köpeklerinin, sahipsiz köpeklerin saldırısıyla feci şekilde can verdi. Bugün de sabah Erzurum'da 10 yaşında Murat'ımız bir saldırıya maruz kaldı. O da yaralı. Sağlık durumunun iyiye gitmesini temenni ediyoruz.
Normalde bu iki olay Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde olsa ve bu aşamada bir şey söylemeye kalksak siyasetin girdabı içinde kaybolur, savrulur, bir yere gider. Konya ve Erzurum Belediyeleri, AK Partili belediyeleri suçlamadan bir şey söylüyorum. Belediye hangi belediye olursa olsun bu yasa yürürlükte olduktan sonra ve bu şekilde uygulandıktan sonra bu tip durumların olması kaçınılmaz.
"SOKAKTAKİ KÖPEK POPÜLASYONU ARTIYOR"
Biz yasanın çıktığı tarihte, yanılmıyorsam Ağustos ayının 8'iydi, hem bunu Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğimizi hem de bu yasanın sokaktaki popülasyonu artıracağını söyledik.
Aşılama oranlarını düşüreceğini söyledik. Kısırlaştırma oranlarının azalacağını söyledik. Saldırgan ırkların ve grupların tespitinin ve izolasyonunun imkansızlaşacağını söyledik. Çünkü getirdikleri yasa ilk haliyle "al, götür, öldür"dü.
Bu öldür kısmına bu memlekette kalbi olan kimse razı gelmeyeceği için hem muhalefetin uyarıları hem iktidardan gelen duyarlı sesler öldür kısmını kaldırdı. Al götür, ne yaparsan yap. Aslında bir yandan zımnen ne yapacağını biliyorsun.
Sessiz sedasız ortadan kaldır. Bu yasa "al, götür ve ne yaparsan yap" dediği için. Hem de bu kadar büyük ekonomik kriz varken, hele hele bizim belediyeler özel olarak sarsılıyorken, hayvan barınağı çok sayıda hayvan barınağı lazımken, bunun da önünde engel.
Bir sürü imkansızlık yaratıyor. Barınaklar doluyor, kısırlaştırma yapılan köpek bırakılamıyor ve yeni kısırlaştırma için köpekler toplanamıyor ve sokaktaki popülasyon artıyor.
Hem veteriner hekimlerinin meslek örgütüyle hem o meslek örgütü kurulmadan önce kurulmuş Veteriner Hekimleri Derneği'yle bu konuları konuştuk. Çok değerli bilgiler aldık. Başarılı Sahiplen İstanbul projesinin yöneticilerinden bu konuda bilgi aldık.
"KISIRLAŞTIRMA VE AŞI YAPILAMIYOR"
Gelen bilgi şu: Bu yasa çıktıktan beri kısırlaştırma yüzde 30'a düştü. Çünkü yer yok. Alıp kısırlaştırıp 10 gün sonra bıraksan, bir daha üremiyorken, alıyorsun, doluyor, yenisini alamıyorsun. Aldığın sırada kuduz aşısı yapıyordun, yapamıyorsun.
Kuduz tehlikesi var ormana temas eden yerlerde. Diğer aşılar yapılmıyor. Hayvan sağlığı, halk sağlığı tehdit altında ve biz bu Meclis'in bütün partileri kapsayan bir komisyonunun raporunu önemsedik. Burada anlattık defalarca... Rapor diyor ki: "Şans oyunlarından küçük bir yüzde 0.5'lik bir kesinti bütün barınak ve kısırlaştırma maliyetlerine yetiyor." "Bunu yapalım." dedik, "Olmaz." dediler.
"MECLİS'TE YASAYI DÜZELTELİM"
Mali imkanlar, imkan sağlayacakları hiçbir seçenek belediyelere vermediler. İşte Konya, Erzurum, AK Parti'nin büyükşehir belediyeleri. Çıkıp hamaset yapsam, "Çocuklar orada öldü." diye bir CHP'li belediyede olsa inanın yapacaklar. Yapmıyorum çünkü yasa kötü.
Buradan Sayın Erdoğan'a çağrıda bulunuyorum. Anayasa Mahkemesi'nin iptal etmesini beklemeyin. Gelin yeniden hem hayvanseverleri, Hayvan Hakları Derneği'ni, en önemlisi veteriner hekimleri, bu işin uzmanlarını, Türkiye'deki başarılı kısırlaştırma işleri, sahiplendirme projelerini başarmış yerel yöneticileri, hangi partide varsa çağıralım. Şu Meclis'te şu yasayı düzeltelim.
KARTALKAYA SORUŞTURMASI
İlk gün de oradaydık. Her hafta da burada konuştuk. Taziyeler için oradaydık. 40'ı günü oradaydık. 40 günde 3 kez gittim Bolu'ya, gitmeye de devam edeceğim. Biliyorsunuz 7 bilirkişi görevlendirildi. Bu arkadaşlar, 3 gün içinde rapor istendi. Gece gündüz çalışıp rapor yazdılar. Teslim edince başsavcı almadı. Neden? Ankara'dan baskı geliyor.
"O rapora bir bakın." Raporda ne var? Suçlular sayılmış, Turizm Bakanlığı sorumlu diyor, Bolu Belediyesi de sorumsuz diyor. "Buradan bakanlığı çıkarın, Bolu Belediyesi yazın." "Efendim, kanunda yeri yok." "Bütün denetimler bunlarda. Bolu Belediyesi'nin yetkisi yok.
Bakanlık yapmamış. Ayrıca Bolu Belediyesi yıllarca AK Parti'deyken de yapılmamış. Ne o suçlu ne bu suçlu. Görev alanının dışında, başka ilçede bu belediye. Bolu büyükşehir değil." "Hayır, bunu böyle yazmazsanız azlinizi isteyin." 3 günde rapor verin diyenler, raporu 3 günde hazırladılar. Raporu teslim ettikleri saatten sonra "Gördüğüm rüzum üzerine, işlerimin yoğunluğu üzerine bu görevden azlimi istiyorum.
Sonra bakan, ben bu azli söyleyince "Yok yok, heyeti genişlettik." dedi. Azilnameleri de geçen hafta gösterdim. Halen daha halen daha yani dört başı mamur yazılmış bilirkişi raporu yok. "Heyete korsan" dedi.
Ben görevlendirme kararını da gösterdik, yazdıkları raporu da gösterdik. Tam bir korsanlık faaliyetiyle Adalet Bakanı'nın bilgisi ve Bolu'daki talimatlandırdığı kişiler eliyle bir rapor korsanca adaletten kaçırılmış, yerine bir başka raporun ikame edilmesi de geçen 49 gün boyunca mümkün olmamıştır.
Mutlaka bir rapor çıkacak ama artık o raporda yazanlar da bir önceki raporun, ortadan kalkan raporun, dört başı mamur yazılmış o raporu işlerine gelmediği için siyaseten reddedenler ne diyecekler hep beraber göreceğiz.
36'sı çocuk, bebek 78 canımızın hesabını sormaya, bu meselenin peşini bırakmamaya devam edeceğiz. Sayın Ali Yerlikaya'ya da söylüyorum. O gün "10 gün." dedi. "Bekleyeceğiz sayın bakanım." dedim, "Yeter ki adil olsun."
Dedi ki: "Çok iyi müfettişlerimiz var. Hiçbir şey gizli kalmayacak. 10 gün bana süre verin." dedi. Kendi talep ettiği sürenin üzerinden 39 gün geçti. Suspus bir kenarda oturuyor çünkü onu atayan dolma kalemin mürekkebiyle suçluyu atayan dolma kalemin mürekkebi aynı, kalemin sahibi de Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz geçen hafta gruptan sonra Brüksel'e gittik. Kuvvetli bir heyetle gittik Brüksel'e ve Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefimize giden yolda ilişkilerimizi kuvvetlendiren, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Avrupa tarafından ne kadar önemsendiğini ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin ortaya koyduğu hattın ne kadar kıymetlendirildiğini gördüğümüz ziyaretler yaptık.
Avrupa Parlamentosu'na Sosyalistler ve Demokratlar Grubu tarafından davet edilmiştik. Yaptığımız Avrupa Parlamentosu'ndaki konuşma büyük bir dikkatle takip edildi. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, dünyanın içinde bulunduğu durum, Suriye'den Gazze'ye, Gazze'den Rusya ile Ukrayna arasında süren savaşa kadar, Kıbrıs'ımıza kadar tüm meseleleri enine boyuna konuştuk, soruları yanıtladık. Çok yerinde çok yerinde önerilerde bulunduğumuz, bu yol haritasının doğru harita olduğu ifade edildi.
"ARAŞTIRMALAR TÜİK'İN ENFLASYONUNA İNANMADIĞINI GÖSTERİYOR"
Mübarek Ramazan ayı, millet yoksullukla boğuşuyor. Hala aylık enflasyon, bizim aylık enflasyonumuz onlarca OECD ülkesinin, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamının yıllık enflasyonundan yüksek. Üstelik yapılan araştırmalar TÜİK'in bu resmi enflasyona artık neredeyse kimsenin inanmadığını gösteriyor. TÜİK enflasyon rakamları açıkladı. Biliyorsunuz Aralık'ta 1 enflasyon gösterdi ki aslında 5 olan enflasyonu 1 gösterince yüzde 4 maaşlardan çaldılar, çaldırdılar. Sonra Ocak ve Şubat enflasyonları birlikte yüzde 7. Az enflasyon değil yüzde 7. 2 ay önce 100 liralık mal 107 lira oluyor, 110 lira oluyor. "Bu rakama inanıyor musun?" diye soruluyor. Bakın cevap. Bu Türkiye tablosu. İnanmayan yaptırsın, farklı bir şey çıkarsa canlı yayından göstersin, hep beraber görelim ama kim bakarsa buna bunu görüyor. Soru: "TÜİK bu ay aylık enflasyonu yüzde 2,27 olarak açıkladı." Bakın, "Şubat enflasyonu, kısa Şubat'ın, 2,27 aylık. Bu rakam doğru mu?" diyor. Türkiye'nin açıklanan rakamın çok üstündedir diyen yüzde 55'i, açıklanan rakamın üstündedir diyen yüzde 30'u, Türkiye'nin yüzde 85'i "Enflasyon açıklanandan yüksek." diyor. yüzde 11 "Açıklananla aynıdır." diyor. yüzde 4 de "Açıklanandan düşüktür." demiş, Türkiye. Bakın, CHP'de bu rakam, inanmayanlar, 93. DEM Parti'de yüzde 100'ü inanmıyor. İyi Parti'nin yüzde 88'i inanmıyor rakamlara. Peki MHP'nin? Bakın başka mevzu olunca, "Bugün bu yana giderim peşimden gelirler, bugün bu yana giderim peşimden gelirler. Dün şöyle söylerim alkışlarlar ayağa kalkıp, bugün tersini söylerim alkışlarlar ayağa kalkıp." o MHP grubunda. Sokaktaki MHP'li öyle peşinden gelemiyor. Neden? Bakkala gidemiyor adam. Kasaba gidemiyor. Pazara gidemiyor MHP'li. Bak, sokaktaki MHP'li büyüklerim, kardeşlerim, yüzde 73'ü bu enflasyon rakamlarına inanmıyor. AK Parti, Tayyip Erdoğan 2 kere 2, 5 eder, 5 ediyor dese "Reis kerat cetvelindeki hatayı düzeltti." diyecek AK Parti'dekiler. Sokaktaki AK Parti'li öyle demiyor çünkü boğazından geçmiyor, karnını doyuramıyor, fileyi dolduramıyor. AK Partililerin de yüzde 68'i açıklanan enflasyon rakamlarına inanmıyor. Tayyip Bey, yaptır çalışmayı hani yansıtıyorsun ya bir bakalım ne olmuş ne bitmiş diye yalan yanlış videolarla, onla bunla, sahte sapan montajlarla gösteriyorsun ya, yaptır çalışmayı bakalım. Enflasyon rakamlarına inanan AK Partili var mı sokakta, görelim.
Besiciyi desteklemek yerine Et ve Süt Kurumu ithalat yapan kurum haline getirdiler. Zincirlerdeki et satan mağazalar için Et ve Süt Kurumu anlaşma yapmış. İthal hayvanı 175 liraya veriyor. Soğukta kuyruk bekleyenlere 400 liradan veriyor. Marketten alırsan et 750 liradan satılıyor.
4 KİŞİLİK AİLENİN İFTAR HESABI
Oturduğumuz iftarda yemek hesabı yaptık. 4 kişilik ailenin hesabını yaptık. Geçen sene 1375 liraydı. Yüzde 85 artışla 2575 liraya yükseldi. 4 kap yemek evde kişi başı 320 lira.
EMEKLİ İKRAMİYESİ İLE 4 KİLO ET ALINIYOR
Emekli ikramiyesi ile et alımı 24 kilodan, 4 kiloya düştü.