Kitap, dinlenmek için yaratıldı der geceye. Oysa kalbim uykularımın yorgunudur. Ruhum karanlıkta aydınlatmaya çalıştığım dünyamın ateşinden erir durur. Bedenim geceleri çok ter döker, gündüzlerin umarsız dinginliğine inat gecelerim feryat, gecelerim isyan, geceler boğuşmadır diyemediklerime dair. Halit Ziya dile gelip söylenemeyenlerin hatıra gelme makamını merdiven metaforu ile anlatır. Ben gecelerin kucağına dökerim sözlerimi bir bir.
Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun içinde ben..
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.
Her ne kadar böyle dese de Özdemir Asaf, yanımda büyüyen masum kıpırdanışlar bir de gecenin sahibi vardı da sen hiçbir zaman olmadın. Hayat adlı öğretmenin en güzel pedagojik katkısı idi zihnime "Yalnız gelinir bu hana, yalnız da gidilir." Bunu söylemese de nasihatlerinde davranış dili ile küçücük mezarına giderken öğretmişti annem bana.
Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir anda..
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Sonrasını söyleyemeyecek kadar senden umudu kestim. Merak etme bu mısraların devamında sen yoksun. Aynaya baksan anlarsın ya kendinde bile sen yoksun. Gecelerden ömrüme arta kalan sadece kefenime saracağım yorgunluktur. Gittiğim yerde de sen olmayacaksın.