FUTBOLUN “TATLI BAŞ BELASI” OFSAYT
İngilizlerin tabiriyle “The Beautiful Game” (Şu Güzelim Oyun) icat edildiğinden bu yana, belki de en çok tartışılan kurallardan biri, hatta birincisidir, ofsayt. Hattâ belki de, tek kuraldır.
Çünkü diğerleri, neredeyse değişmeden uygulanagelmiştir. Bazılarının değişimi de, genellikle (misal: kaleciye ayakla geri pasın yasaklanması) olumlu karşılanmıştır.
Ama şu lanet olasıca ofsayt (offside) kuralı, on yıllardır tartışılır ve değişiklik üzerine değişikliğe uğrar. Hattâ, “Ne gereği var ki? Kaldıralım. Rahat rahat aksın şu oyun” diyenler de vardır.
Oyun kuralları kitabına göre (kabaca tanımlarsak) “Atakta olan bir takımın aktif oyuncularından birinin, kendi elamanlarından birinin topla en son oynadığı anda, kale çizgisi ile arasında en az 2 (kaleci dahil) rakip oyuncu bulunması şartı”ndan söz ediyoruz.
Görünürde, kulağa “uygulanması basit gibi” gelen bir kural bu. Yani, “2 tane yan (yardımcı) hakem” niye var ki? Bakıverirler. 2 kişi var mı? Var... Ya da yok. Ona göre bayrağı kaldırır ya da kaldırmaz. Değil mi?
Oysa, kazın ayağı hiçbir zaman öyle olmadı. Hep tartışıldı bu pozisyonlar.
Neden?
Çünkü, zamanında sanıyorum İspanya’da, bilim insanları bu işin fiziksel, oftalmolojik, nörolojik, psikolojik vs. Her açıdan çalışmasını yaptılar ve dediler ki, “İnsan gözü (yan hakem gözü) topu en son oynayan oyuncuya da, topa da, ofsaytta bulunması muhtemel oyuncuya da aynı anda odaklanamaz ve her defasında hassas bir karar veremez. Hele ki, iğne uçu, kibrit çöpü, saç kılı kadar mesafeler söz konusu ise...”
Haksızlar mı? Vallahi de, durum buydu.
O yüzden de on yıllar boyu, çok bariz pozisyonlar hariç (kulakları çınlasın Burak Yılmaz pozisyonları) hemen her maçta en az bir ya da birden fazla pozisyon üzerinde tartıştık da, tartıştık. Ne puanlar, ne şampiyonluklar gitti o yüzden. Haklı ya da haksız hakem kararları yüzünden insanlar, takımlar, camialar, ülkeler bile birbirlerine girdiler. Düşmanlıklar oluştu. Neredeyse savaşlar çıkıyordu.
Sonra, birileri dediler ki: “Yok arkadaş, bu iş böyle olmayacak. Teknolojiden yararlanalım. VAR (Video Assistant Referee) diye bir sistem kuralım. Bilgisayarları kullanıp, digital ortamda hassas çizgiler çizelim. Hakem (insan gözü) yanılgılarını giderelim...”
Buna rağmen durmadı tartışmalar. Arada başka değişiklikler de yaptılar. Mesela “Ofsayt durumundaki oyuncunun vücudunun tamamı mı? Bir kısmı mı? Eli mi? Kolu mu? Burnu mu? Dirseği mi? Ayağının ucu mu? Hatta, burnunun üzerindeki kıl mı geçti çizgiyi?..” gibi ayrıntılara kadar kafa yorulmaya başlandı.
En son da, “Oyuncunun, topa vurabileceği organlarından biri, yani kafası, ayağı, göğsü, omuzu geçiyorsa” gibi kural önerileri getirildi. Bunların her biri farklı turnuvalarda denendi...
Şimdi ise yeni bir kural üzerinde çalışılıyor.
“Çalışılıyor” dememin nedeni, şimdilik sadece bazı liglerde ve bazı turnuvalarda denenecek olması. Hollanda, İtalya ve İsveç’te kısıtlı uygulamalarla “test” edilecek. Belki, farklı yaş kategorilerinde veya alt liglerde.
Yeni kural şu:
Bir oyuncunun ofsaytta sayılabilmesi için, “vücudunun tamamının (o çizgiyi) geçiyor olması” şartı aranacak. Yani “ağzı, burnu, kulağı, dirseği” gibi minik ayrıntılar üzerinde tartışmadan. Daha net biçimde “offside”ın (çizginin öte yanında olmanın) görülmesi istenecek. Bir anlamda kolaylaşacak hakemlerin (insan gözünün) ve VAR’ın (bilgisayarın) işi.
Peki...
O zaman yeni sorular da çıkıyor ortaya...
Haydi biraz fesat katalım işin içine...
“Tamamı” kelimesinin üzerine gidersek, “geride (bu kez ileride değil de geride) kalan bir ayak ya da ele odaklanıp” bu seferde “ileride değil gerideki minik bölüm” üzerinden “vücudun tamamı” sözcüğünü tartışmayacak mıyız?
Nasıl? Yine mi keyfinizi kaçırdım?
Yapacak bir şey yok. Böyle “alengirli” bir kuralı eğip bükseniz de, bir “kılçık” kalıyor ortada yine.
Yeni kural değişikliğini olumlu karşılayanlar da olacaktır, olumsuz da... Hatta “Ne gerek var abi ofsayta? Bırakın delikanlı gibi oynansın oyun. İleriye atılan topları da defans elemanları düşünsün. Kaçırmasınlar adamı. Bana ne. Oyun aksın. Skor bollaşsın. Bol gollü maçlar görelim...”ciler yeniden seslerini yükselteceklerdir.
Bizim memlekette, “Ben iktidara gelirsem ofsayt kuralını kaldıracağım” diyen siyasetçiler (Mustafa Sarıgül) bile çıkmadı mı, zamanında?
Neyse...
Yukarıda dediğim gibi, çok şükür bizde henüz uygulanmayacakmış. Biz, yeni sezonda da aynı tartışmaları yapmaya şimdilik devam edeceğiz demektir.
Hakemlerin “cinsel yönelimlerini sorgulamaya, anne ve bilcümle dişi yakınlarının kulaklarını çınlatmaya” devam edecektir terbiyesiz tribünler.
“Futbolunu seven, ofsaytına katlanır...”
Böyle bir atasözü mü vardı?
Varsa da dedim, yoksa da ben dedim...
Güle güle kullanın.