Oysa, "Biz insana ana-babasına iyi davranmasını emrettik. Fakat, eğer onlar seni hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşmaya zorlayacak olurlarsa, onlara sakın itaat etme! Dönüşünüz ancak banadır. Ben de yapmakta olduğunuz şeyleri size bir bir haber vereceğim." (Ankebut, 8) diyordu kitap. Atalar namaz seccadesinden "kitap ne der" diyemeden, "el alem" ne der dediği gün tırmanmaya başladık Golotha''nın basamaklarını…
Oysa ben senin son dediğinde kalmıştım, hayat pencerem. Camların demirden perdelerle örülse de ben o sokakta büyümemek için mızıkçılık yapmaya devam ediyordum. Sonunda Atalar ve el alem dini baskın gelince kitaptan hepi topu dört kişiyken, el alem uğruna dağıldık dört bir yana. Birimiz hanyada birimiz Konya''da, birimiz arafta birimiz de mezarda şimdi. Ve annem öldü. Ben o gün büyümeyi kabul ettim bir kere daha. O gün bugündür Golotha''nın tepesinde taşlıyorum el alem şeytanını. El aleme eğilen herkese dil çıkarıyorum. Ben zaten onların cehennemlerinin şeytanı oldum senden ve annemden bu yana… O gün bugündür her şeyim düşerken çıkıyor demonicim el alem imanında.
Sevgili Neşe Anuk''un şiiriyle bitirelim:
El alem ne der diye
geceler bitmesin, yolun sabaha çıkacakken
hep karanlıklar seni kucaklasın…
El alem ne der diye
bütün umutsuzluğa inat,olumsuzluğu yaşamından atmak varken
avuçlarındaki kırık dökük pişmanlıklarla kal…
yapma be güzelim El alemin canı cehenneme de
ve
çevir rotanı mutluluğa ve güneşe…
El alemi görürsen anne, sen selam söyle onlara. Ben o dinden döneli zikrim, el alem lanetlemekle geçti. Sevgiyle ve el alemin şerrinden de muhitinden hatta hayrından da uzak ve Allah''a yakın şerefli hayatlara dileğimle…