Gerekli önem verilseydi 10 milyon turist daha gelirdi!

Gerekli önem verilseydi 10 milyon turist daha gelirdi!

Türkiye’de 18 üniversite tercih edilmediği için Arkeoloji bölümünü kapatmıştı. 8 üniversite daha tercih edilmemesi nedeniyle Arkeoloji bölümünü kapatabilir.

Geçtiğimiz yıl öğrencilerin tercih etmemesinden dolayı 18 üniversite bünyesindeki Arkeoloji bölümünü kapatmıştı. Yine aynı gerekçelerle 8 üniversitede daha Arkeoloji bölümü kapanmakla karşı karşıya. Aynı durum Antropoloji bölümde de yaşanıyor. Medeniyetlerin beşiği olarak görülen kadim Anadolu’da ciddi öneme sahip iki bölümün yeterli ilgiyi görmemesi dikkat çekiyor. Konuyla ilgili “@iskitlilerden” isimli Twitter kullanıcısı çarpıcı bilgiler paylaştı.

İşte o açıklamalardan öne çıkan başlıklar:

“TOPLUMLAR DA KÖKLERİYLE YAŞAYAN AĞAÇLARA BENZER”

“Oysa Anadolu medeniyetlerinin ortaya çıkartılması İçin, ağacın hayatının devamlılığı için kökü önemlidir. Kökten beslenir çünkü. Toplumların da yaşaması, geleceğe uzanması için de toplumların köklerine bakmak lazım. Toplumlar da kökleriyle yaşayan ağaçlara benzer. Farklı farklı köklerden hatta toprak altından başka ağaçların, kökleriyle bağlanarak toprakla daha bir bütünleşir, zenginleşir. Geçmişimiz, zenginliğimizdir bizim. Geçmişimizi köklerimizdir. Bizi tarih sahnesinde varedendir. Bu yüzden geçmişle bağımızın kopmaması için, arkeoloji ve antropolojiyi sevdirmek, önemsemek gerekir Bu dünyada paradan da önemli şeyler var çünkü... Bizi biz yapan değerler...”

“HERKES İLAHİYATÇI OLSUN, MEMLEKET KURTULUR?”

Bazı yöneticiler milyarları götürürken entelektüel hiç bir araştırmaya para ayrılmıyor! Niye? Efendim herkes İlahiyatçı olsun bitsin işte diyenler, umutsuzlar çoğaldı...Memlekete arkeolog, antropolog, filolog, hidrobiyolog, mikolog vs lazım değil.. Herkes ilahiyatçı olsun memleket kurtulur?!...diyenler...ama bunlara diyorum ki umutsuzluk felakettir, mücadele edeceğiz. -Bazıları da İş geleceği olmayan bütün bölümler kapatılmalı diyor, eyvallah, ama Arkeolog ihtiyacı var, nereden ithal ediliyor ona bakın derim. Bizimkiler evde bekliyorlar ama ülke dışarıdan Arkeolog ithal ediyor... KPSS işin hikayesi yani. İdeolojik maksatlar önde maalesef...

“TÜRKİYE’YE EKSTRA 10 MİLYON TURİST DAHA GELİRDİ”

Çaldıklarının % 50’sini arkeoloji bölümü mezunlarının atamasına ayırıp Türkiye'nin tarihini gün yüzüne çıkartsalardı şimdi Türkiye'ye ekstra 10 milyon turist daha gelirdi. Mısır, milli gelirinin % 25 ini piramitler sayesinde gelen turistlerden kazandığını biliyor musunuz? Devlet olarak siz Arkeolojiyi işe yaramaz bir dal olarak görür iseniz her yıl on milyar dolarlar kaybedersiniz. Dünya ülkeleri arkeolog ihraç edip sizi baskı altına alırken bizde öyle bakar dururuz! Sonra da Anadolu'nun köktürk tarihinden habersiz bir milletimiz olur! Tarih bilinci ve hafızamızı yok etmek için yapılıyor bu bu.

Önce arkeologları işsiz ve aşsız bırak sonrada bölümü kapat. Bilinçli hainlik budur işte. 1930’larda arkeolog ithal etmenin mantığı vardı ama bugün binlerce arkeologumuz işsizken ithal etme dur. Niye işsiz imam yok?

“MİLLİ DEĞERLERİ SATIP, YABANCILARIN İNSAFINA BIRAKILIYOR”

Her alanda ülkenin milli değerleri, varlıkları satılıp yabancıların insafına bırakıldığı için Arkeolojide yabancılara teslim ediliyor! Oysa Turizm gelirlerinden her yıl ekstra 1 milyar doları Arkeolojiye, ayırıp karşılığında her yıl 10 milyar dolar kazanmak mümkün.

Ülkemizden çıkan arkeolojik zenginlikler; Alman, İngiliz... müzelerinde sergileniyor, bu müzelere giriş parasıyla da arkeologlara burs verip fonluyorlar.

Tarih cahilliğimizi giderip, zenginliğimizi kaçak kazılardan korumak için herkesi bilinçlendirip doğal arkeolog yapmalıyız.

DATÇA’DAN BİR SOYGUN

Yıl, 1973 Elde kazma kürek 20 kişilik bir ekiple soyunuyor işe. Vuruyor kazmayı.. Ne gözetleyen var, ne denetleyen.. Delik deşik ediyor güzelim Knidos’u.. Tıpkı bir köstebek gibi.. Sözde, Çıplak Afrodit Heykeli’ni arıyorlar..

Datça dediğin gözden uzak, gönülden ırak bir belde.. Kuş uçmaz, kervan geçmez.. Bir kadın geliyor.

Amerikalı. Havalı mı, havalı... Prof. Iris Cornelia Love Arkeolog bu hanımefendi Elinde tapu gibi bir belge. Ankara’dan almış. Knidos’u kazacak. Ne gezer !..

Gizli gizli çıkarılıyor seramikler, heykeller, büstler. Ve yurtdışına kaçırılıyor güzelim tarihi eserler..

Ankara uyuyor, ama bizim köylü uyumaz.. “Bu Amerikalı kadın, bir dolaplar çeviriyor” diyorlar.. Konuyu, Yakaköy muhtarlığına iletiyorlar... O dönemin Yakaköy muhtarı, alemci adam. İçkiye düşkün.. Hovarda.

Amerikalı kadın buluyor zayıf noktayı.. Bizim muhtarı içki masalarında alıyor kafa kola. Gece körkütük sarhoş olana kadar içiriyor. Muhtar, gündüz uyuyor.

O uyurken Knidos’ta talan devam ediyor. Aradan tam 4 yıl geçiyor. Sene, 1977 Nihayet uyanıyor Ankara. Nihayet el koyuyor Knidos’a. Kazı belgesini iptal ediyor Amerikalı kadının.. Hemen ülkesine postalıyor. Prof. Iris Cornelia Love, ülkesine gönderildikten bir kaç yıl sonra bir akrabası geliyor Datça’ya... Sıradan bir insan gibi. Adı, Richard Rosenberg. Bugün, Reşadiye’de Güllerdağı Çiftliği diye tanınan yerde geniş bir arazi alıyor. Sonra hemen Türk vatandaşlığına başvuruyor. Richard oluyor, Reşat. Zeytinciliğe başlıyor bizim Reşat. Ülkesinde de, “Olive Farm” isimli bir şirket kuruyor.

Oregon’da. Datça’da ürettiği zeytin ve zeytinyağı ürünlerini, yine “Olive Farm” markasıyla Amerika’ya kendi şirketine ihraç ediyor.. Her ay tırlarca ürün gidiyor Amerika’ya... Zeytinyağlarının arasına gizlenmiş, Amerika’ya gönderilmek üzere paketlenmiş.. Suçüstü yakalanan Reşat hemen tutuklanıyor, hapse atılıyor. Sonra Ankara’dan gelen bir emirle tutuksuz yargılanmak şartıyla serbest bırakılıyor. Ve Reşat kayboluyor.

Bizim arkeologların niye işsiz bırakıldığını biraz olsun anlatmak için bir soygun örneği verdim. Bu örnekleri yazsak ciltler dolusu kitap olur. Dağın tepesine bir cami yaptır, oraya imam gönder, işsiz imam olmasın ama her yıl arkeolog fakültesi kapat! Anladık mı projeyi?”