Ataklı'nın "Yeni bir 'Allahın lütfu' olayıyla karşı karşıyayız" başlıklı yazısı şöyle:
Yeni bir “Allahın lütfu” olayıyla karşı karşıyayız Önce hatırlatmasını yapayım. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15 Temmuz 2016 gecesi İstanbul'da Atatürk Havalimanı'nda ortaya çıktığında “Bu Allah'ın bize lütfu” demişti. O gecenin kargaşasında elbette öncelikle akıllara kazınmadı bu cümle. Ama daha sonra ister istemez tartışıldı.
Tartışıldı tartışılmasına da iktidarın iletişim konusundaki baskısı o kadar büyük ki, ayrıca bu konuları konuşmak da adeta suç sayılır hale geldi ki bu tartışmalar da gürültüye gitti. Erdoğan o gece tam olarak şöyle demişti; “Biz canımızla, kefenimizle bu yola çıkmışız.
Eninde sonunda şu anda bu çıkış, bu hareket Allah'ın büyük bir lütfu. Bu tertemiz olması gereken TSK'nın temizlenmesine vesile olacak bir harekettir.” Erdoğan iki yıl sonra 15 Temmuz şenlikleri sırasında da bu sözlerini hatırlatacak biçimde aynen şu açıklamayı yapmıştı; “15 Temmuz da, sonuçları itibariyle ülkemiz, milletimiz ve geleceğimiz için hayırlara vesile oldu.”
Bu sözlerin anlamı açıktır. İktidar kamuoyuna darbe olarak sunulan bu durumdan aslında son derece mutlu ve memnundu. Çünkü bu sayede iktidarının önündeki tüm engelleri temizleme şansı bulmuştu. Daha da önemlisi bir anda kahramanlaşarak kamuoyunda aşağı doğru giden desteğini de yukarı çevirmeyi başarmıştı. İstanbul'daki 5.8'lik depremden sonra da böyle bir hava oluşturulma çabası başladı.
İktidar depremi sanki “Allah'ın bir lütfu” gibi kabul ediyor sanki. Aslında tüm iktidar dönemini boşa harcamış olmasına rağmen, devlet gücünü sonuna kadar kullanan iktidar bir anda sanki İstanbul'un kurtarıcısı gibi ortaya çıktı. İktidarın deprem anında hiçbir hazırlığı olmadığı, İstanbul'a konan mülki amirlerin çapsızlığı ile ortaya çıkmıştı.
Ne yapacaklarını bilemeyen devlet görevlileri halkı paniğe sürükleyecek tutum ve kararlarıyla bir anda kaos yaratmışlardı. Ancak Ankara bir anda “Ne yapıyorsunuz, bu Allah'ın bize bir lütfu bunu çok iyi değerlendirmek gerek” diye harekete geçti. Cumhurbaşkanı sanki Kandilli Rasathane müdürü gibi teknik bilgiler verirken, Cumhurbaşkanı Yardımcısı yanına bazı bakanları alarak İstanbul'a çıkarma yaptı.
Ardı ardına büyük toplantılar yapılmaya, yandaş yalaka medya aracılığı ile bu toplantılar sanki çok önemli bir şey yapılıyormuş gibi duyurulmaya başlandı. “Allah'ın lütfuna” sıkı sıkı sarılan iktidarın atanmış adamları depremin hiçbir hasara ve sıkıntıya yol açmamış olmasının da rahatlığı ile çok büyük işler yapılmış havasına bürünüverdiler. Şimdi sanki bütün tedbirler alınmış, halk bilgilendirilmiş, hazırlıklar tamamlanmış gibi yapılıyor. İnşallah biraz hasar verici deprem olmaz. Çünkü yan yana dizilen zevatın yüz ifadelerine bakınca insan pek umutlanamıyor.