Akşener canlı yayında konuştu: "Erdoğan, montaj video ile başka ülkede mahkemelik olurdu"

Akşener canlı yayında konuştu: "Erdoğan, montaj video ile başka ülkede mahkemelik olurdu"

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 28 Mayıs seçimleri öncesinde Fox TV canlı yayınına konuk olarak önemli açıklamalarda bulundu. Akşener, montaj videosu nedeniyle Erdoğan'ı sert sözlerle eleştirdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV ekranlarında Doğan Şentürk, İlker Karagöz, Selçuk Tepeli, Tülay Önal Öçten ve Engin Yılmaz’ın sorularını yanıtladı.

Akşener konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

Türkiye bu treni kaçırırsa vagonlarında sadece parlamenter sisteme dönüş mü kaçacak yoksa başka ne kaçacak?

En fazla da kadınlar ve gençlerle ilgili edinilmiş haklar kaçacak. Bu ülkede nefes almak izne tabi olacak. Çünkü şartlar onu getirecek. Burada benim ısrarla üzerinde durduğum şey sistem yani özlem Sayın Erdoğan değil hep de örnek veriyorum yani sizin gibi.

Dürüst insanlar olduğunuzu biliyoruz. Kamuoyunun gözü önünde insanlarsınız, daha da dikkatlisiniz sizlerden birini. Bu sistemden oraya seçelim. Koyalım 6 ay sonra ya psikiyatrik bir durum ortaya çıkar ya da bambaşka bir insan tipi ortaya çıkar. Dolayısıyla bakın getirdim ben yanımda bir ayda sayın Erdoğan’ın seçim olduktan sonra yaptığı atamalara dair karar.

Şeyleri bunlar bak şeyde yayınlanmıştır. Bir aylık bir ay resmi gazetede evet bir aylık şimdi. Dolayısıyla inanılmaz bir güç ve o gücün kendisine de bir ışık gibi yansıması gayreti içinde padişahım çok yaşa diyen bu daha az biraz daha olsun diyen bir insan kesimi. Yani öyle olur zaten o tür bir gücün üstünde oturan kişinin şimdi öyle olunca bakın bir günde bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden bu sistemin başında oturan kişi vazgeçti. Dediğim gibi özne Sayın Erdoğan değil. Burada bir başkası da olsa aynısı işte ne oldu böyle bir kararnameyle hop vazgeçildi böyle bir kararnameyle inanılmaz atamalar yapıldı.

Böyle bir kararnameyle sizi aldı öbürünü koydu falan filan şimdi bu. Yani hele meclise giren yani seçilmeyi o kadar çok istiyor ki Sayın Erdoğan işte burada özne kendisi o kadar alıştı ki bu güce bu gücü bırakmamak için birisi de hata, kusur ve muhtemelen hukuksuzluk var. Şimdi bütün bunları bir bütün olarak baktığınızda oradan ayrılmamak için. Her yolu denedi. Pek çok işte Cumhur İttifakı’nı genişletti ve Kadının sahiplenmesi sahiplendi. Edilmesini tırnak için de öngören bunu söyleyen işte 4 maddenin değişmesiyle ilgili talebi olan bayrağın Türkiye bayrağı dönmesine yönelik talebi olan hem Hizbullah’ın hem PKK’nın terör örgütü olmadığını düşünen bir siyasi partiyi de aldı.

Meclise getirdiği bakın yemin töreniyle ilgili bir problem oldu. Mazbataların geç verilmesinin sebebi seçim öncesinde yemin yapılsaydı, yemin töreni yapılsaydı Hüda Par’ın bir milletvekili bu yemini doğru bulmadığını ifade etmişti. Belki de etmeyecekti, bilmiyoruz. Sonuçta bak bundan kaçınmak için.

Ne yaptılar? Yemin törenini seçimden sonra evraklar yani ne demek istiyorum? Yasağın bol olduğu kaçırmanın çok olduğu 82 puan alsanız dahi. Eğer sizin AK Parti bünyesinde tanıdığınız yoksa ayınız dayınız yoksa 54 puanla yakınınız. Yakın arkadaşınız atandığı ama 82 puanı atanamadınız. Mülakatta eğlendiğiniz keyfi bir sistemin hukukun katledildiği yargının yok olduğu bir sistemin içinde nefes alamaz.

Önce kadınlar, gençler sonra sıra size gelir ama bütün bunları kaybederiz. Onun için de son bir daha 3 kere seçim kazanılmış. Yani bu sistem 3 kere seçim kazanmışsa bu sistemin sahipleri. Ondan sonra şey konuşamazsınız. Parlamenter sisteme dair bir seçim kampanyası yapamazsınız ama bu sefer özellikle partililere seslenmek isterim. Sayın Erdoğan çok sevenlere sayın Erdoğan’ın son dönemi. Şimdi öyle komik bir şey ki bu. Burada da artık öfkenin katlime yani kat ve kat arttığı. Yumuşak davranmak kalksa onu seçenlerin onun üzerine hücum edeceği bir alan birikecek ve sonuç itibariyle bitmeyen bir rövanş. Yani buradan seçecek başkan da ya Türk işi Türkiye’ye dair partide Cumhurbaşkanı bu yetkileri böyle keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak. Benim demem o ki özellikle partili seçmenler Sayın Erdoğan çok sevenler. Bu seçimde sayın Kılıçdaroğlu’na oy versinler ki biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden birbirimize karşı şu hareketleri yapmaktan vazgeçelim, Türkiye cumhuriyetinin kuruluş ayarlarına dönsün, hukukun üstünlüğü. Yargının bağımsızlığı aldığı kadınlarla ilgili söylüyorum, en çok biz nefes alamıyoruz çünkü.

"MECLİS VE CUMHURBAŞKANLIĞI ARASINDA DENGE VE DENETLEME OLUŞACAK"

Bu noktada bununla ilgili siz hep diyorsunuz ki “denge ve denetleme için meclis çoğunluğu şu anda Cumhur İttifakı’nda Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı olduğu vakit denge her 2 kanat, yani yürütme yasama hem birbirini dengeleyecek.

Bunu söylüyorsunuz, hem birbirini daha fazla kontrol edecek. Böyle bir ideal sistem oluşacak diyorsunuz.

Şimdi hem Hüda Par hem yeniden refah partisi 6.284 sayılı kadını koruyan. Kanunla ilgili belli ki bir girişimde bulunacaklar. Şimdi mecliste böyle bir yasa çıkarsa Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu olursa bu sistem nasıl işler?

Bunu bize bir bu örnek üzerinden anlatabilir misin?

Hemen hızlıca bakın. Ben şimdi bugün uçtaki şeyleri çıkarttım. Meclis Cumhur İttifakı’na dair şey de Cumhurbaşkanı da Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu olursa hiçbir iş yapılamaz iddiasının karşılığı cumhurbaşkanının tek başına yapabilecektir. Şu anda yapılıyor bunlar işte onun için uzlaşmayı getirecek tüm yürütme yetkisi tek başına cumhurbaşkanında. Yürütme yetkisinin tamamı tek başına cumhurbaşkanındadır. Bütün kararnameler ve yönetmeliklerle yönetebilir. Atama yetkileri tamamı cumhurbaşkanında bir sürü şey var saymıyorum. Bütçe bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuyor ama Türkiye Büyük Millet meclisi değiştirmede son söz hakkı. Buna sahip değil, dış politika Cumhurbaşkanı belirleyici tüm büyükelçi o atıyor. Milli güvenlik konusunda Cumhurbaşkanı belirleyici bütün planları, programları o yapıyor, onaylıyor. Denetim yetkiyle israf ve yolsuzlukla etkin mücadelede tamamen cumhurbaşkanının yetkisi altında.

Sayın Erdoğan faiz sebep enflasyon sonuçtur diyor. Biz 5 senedir bu tarif üzerinden canımıza okunmuş durumda. Hem işverenin hem iş görenin canına okunmuş durumda. Velhasıldı, kelam bakın, üretimden tutun tayinleri terfileri, göçe tarıma tarım sektörüne kadar ne vardıysa cumhurbaşkanının tek başına imza yetkisine atama yetkisine karar verme yetkisine sahip. Şimdi bu çok tuhaf bir yetki dedim. Diyorum ki ben anne sizi t'den söyleyeyim. Cumhur İttifakı meclisi aldı, 360 la almadı, 323 aldı.

Kanun vesaire gibi konuları zaten meclisin işlevi yok ama işlevli hale işlevsel hale getirebilmenin yolu zaten el ele tutuşup bu yetkilere sahip cumhurbaşkanının eğer Sayın Kılıçdaroğlu olursa ki. Olacağına inanıyorum. Ben seçildiği andan itibaren meclisin tümünün yan yana gelişiyle ben parlamenter sisteme geçileceğini güçlendirmiş, parlamenter sisteme geçileceğine inanıyorum. Çünkü bu denge ve denetleme mekanizması Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının hiç işine yaramayacak.

Yani buradaki güç sebebiyle biz de o sözle geldiğimiz için Sayın Kılıçdaroğlu da buradan ben vazgeçtim, oynamıyorum diyemez demez şimdi o öyle. AK Parti birinci parti hükümeti AK Parti kurabilir. Tabii birinci parti olabilir ama biliyorsunuz tek başına kuramıyor. Dolayısıyla Türkiye bir koalisyonlar şimdi bu 2 hani koalisyonlar bitsin diye yapılmıştı. Ya cumhur ittifakı millet ittifakı neticede yani çok küçücük partiler bile şu anda. Aman yani büyük bir itibar ve istek ve de talep görüyorsa bir puana 05 puana bağlı olunduğu için şu anda öyle tabii hala. Dolayısıyla şu andan bahsediyorum.

Dolayısıyla halbuki koalisyonlar büyük partiler yan yana gelir, bir ortak nokta bulur ve sonuçta bu iktidarı yöne yani yürütmeyi alır yönetirdi.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin. Sakıncaları veya zorluklarıyla ilgili bir kanaat var. Dolayısıyla da bu da %60 ila 70 arasında bir işte karşı olunduğuna dair pek çok araştırma var.

Gördük e bir yandan pek çok ekonomik sıkıntı var, insanlar bunu yaşıyor.

Sakıncaları veya zorluklarıyla ilgili bir kanaat var.

Dolayısıyla da bu da %60 ila 70 arasında bir işte karşı olunduğuna dair pek çok araştırma çıktık. Gördük e bir yandan pek çok ekonomik sıkıntı var, insanlar bunu yaşıyor.

Bir yandan bu bahsettiğiniz ben Hüda PAR’dan onun dışında başka unsurlara kadar. Evet, sığınmacılara kadar efendim birçok başka mesele var fakat birinci tur. bildiğimiz neticeleri ile tamamlandı. Bir bunun nedeni ne ikinci turdan önce. orada anlatılamayan ne anlatılabilirdi şimdi muhtemelen bakın ben önce samimiyetle bir şey itiraf edeyim. Biz işte 45 miting yaptık, organik mitingler yaptık. Hani illa kalabalık olsun dan ziyade biz kendi seçmenimiz izi ile sayın Kılıçdaroğlu’na. Oy vermeye onun adına çalışmaya sevk etmek amaçlı onları motive etmek amaçlı Cumhuriyet Halk Partisi’nden insan talebinde bulunmadık.

Organik mitingler oldu. Şimdi bu 45 mitingin önemli bir kısmını da sayın Mansur Yavaş beyefendiyle katıldık. Biz şimdi bu alkışların. Artmasını gördüm. Ben ilk mitingimizde hep iç Anadolu. Doğu Anadolu üzerinde gittiğimiz bir başlangıç öyleydi. Yani üçte ikisi alkışlarken işte bir oy, Kemal’e bir oy Merale dediğimde ya da işte 13 Cumhurbaşkanımız Sayın Kılıçdaroğlu dediğimde üçte ikisi iken sonra üçte üçü. Alkışlamaya başladı. Çok büyük bir coşku oluştu. Son bir haftada müthiş bir şey oldu.

Yani heyecandan bahsediyorum. Ben bunu Erzurum’daki hadiseye bağladım. Bakın o kadar tecrübeli bir insanım ama insan heyecana kapılıyor muş Erzurum’da o çocukların taşlanması, yüzlerinin kanaması, kadınların hali.

Bir vicdan oluşturdu. Gördüm ben ve birinci turda pek çok insanın iddiaya girdim. Hayatta yapmayacağım iştir ha bire elbise alayım. Sonuç itibariyle tabi tabi birinci turda alınacağına Allah şahittir.

Samimiyetle inandığım şimdi alınamayınca. önce tabii ne oldu ya bakıyorsunuz sonra şeye baktım nedir bu konu diye tamamen yani bunu böyle izah ettikten sonra bir şey yapma hali yani düzeltme hali falan yok. Bunun içinde. Şimdi Sayın Erdoğan 49 nokta 52 almış 27.133.000.Seçme Sayın Kılıçdaroğlu %44 88 60 24.020 4.000.000 pardon, 595.000 seçmen şey de var.

Katılım oranı %87 geçersiz oy 1.000.037 kayıtlı seçmen 64.000.000 oy kullanan 55.000.830 56 diyelim Erdoğan’a oy veren seçmeni. Söyledik, şimdi potansiyel seçmen 12.000.000. Bunun sandığa gitmemiş olanı var. Evet, o bozuk çıktı şey geçersiz oy kullananlar var vesaire vesaire 12.000.416 470 yedide potansiyel seçmen var. Hem bizim için hem sayın Erdoğan’ın. Ve arkadaşları için ama bizim alabileceğimiz şey oy oranı yani dokunacağız insan sayısı 2 buçuk milyon. Şimdi böyle bakınca yani bize esasında bu sonuçları içinde karşılamamız lazım. Birinci tura inandığımız için muhtemelen böyle bir sarsıldık. Yani psikolojisini söylüyorum kendi adıma. Ama diğer taraftan ilk defa AK Parti 21 yılda 2.000 ikideki oy oranına döndü. %35 tabi Sayın Erdoğan da birinci turda kazanamadı. Şimdi bu bir artık referandum haline dönüyor.

Demin konuştuğumuz konular üzerinden ve sıfır sıfır başlıyor. Şimdi 2.Bir şeyde ittifakta en fazla kim bu 2 buçuk milyon seçmene ulaşabilirsen fark o 10'a çıkart ulaşabilir ise o kazanacak. Şimdi bizim burada şansımız daha iyi. Çünkü şöyle bir durum var, sayın o an üçüncü bir aday olarak çıkmıştı. Yani hem sayın Erdoğan’la hem sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeyecek.

Vermeyi düşünmeyen daha protest bir seçmen kitlesinin oy vereceğim üçüncü şahıstır şimdi 5 nokta 3 civarında bir oy aldı. Böyle olunca Sayın Kılıçdaroğlu işte bizim geçtiğimiz çarşamba günü bizimle görüştü. Biliyorsunuz onu biz kendisine yetki verdik, herkesle görüşebilir. Hatta sayın İnce’yi. Özellikle altını çize çize söyledi velhasıl kelam hem sayın Oğan’a hem sayın Özdağ’la hem de sayın İnce ile görüşecektim bizim bilgimiz bu sonuç itibariyle sayın Oğan’a bir görüşme yapıldı.

Sayın Erdoğan’a yapılan görüşme sonucunda Cumhur İttifakı’na katıldı sayın. Özdağ, Millet İttifakı’na katıldı ve sayın İnce’nin son durumunu bilmiyorum. Bugün bir toplantı yapacaklardı. Cevabı henüz bir açıklama yaptı. Açıklama takip edemeyecek 60 gibi değil ekip edemedim şimdi.

Dolayısıyla böyle baktığınız zaman şimdi o 5,3lük seçmen de ortalık bir yerde duruyor. Ve yani benim başından beri iddiam şudur, siyasi partilerin hep buralardaki konuşmalarda özellikle HDP üzerinden sorulan her soruda bunu söylemişimdir.

Hiçbir partinin veya kişinin seçmeni markası değildir, sahip yani sahipli mal da değildir. Seçmen, veli nimettir, bugün bize oy verir, yarın öbür tarafa oy verir. Önemli, onun gönlünü almak gönlüne girmektir. Türkiye çok uzun zamandır kutuplaşma üzerinden yürüyünce biz maalesef. Nitekim bu seçimde de doğru dürüst yani konuşmaya çalışsak da beceremedik işte onun için ulaşamadık. Mesela biz ekonomiye dair pek çok konu konuştuk, konuşmaya çalıştık. Sayın Erdoğan, devamlı teröristler PKKlılar, şunlar bunlar diye bağırdı.

Günün sonunda zaman zaman cevap verilmek durumunda kalındı. Yani mecburen ve mecburiyetten aşırı iftira olunca ve sonuçta sizin o seçmenin ihtiyaçlarına dair önerdiğiniz her bir konu. Yani tam yerine ulaşmadı.

Şimdi ben bizzat o hanelere girdiğim için görüyorum o haneler şimdi benden öğreniyor. Çünkü sadece o kakofoni dinlemişler.

Bu çok kolay bir iş. Yani televizyonu açmış, millet birbirine bağırıyor, siyasiler birbirine bağırıyor, yüksek sesle iftira olarak nitelendirdiğiniz ağır söylemlerin seçmen üzerinde etkili olduğunu hayır sadece onu demiyorum. Bakın o kakofoni o gürültü seçmen üzerinde etkili oldu olmadığını bilmiyorum. Ben onun için yorum yapamam bilmediğim bir konu üzerinde. Ama bizim söylediğimiz o seçmenin ihtiyacı olan olması gereken. Cümleleri 10'a çıkart ulaştırmamız o gürültüden dolayı neticede biz de cevap vermek zorunda kalmışız. Siz kendinizi anlamında duymadınız. Bu duyurmamız yani. Yani eksik kalmışız orada onu gördüm. Ben şimdi gezerken İstanbul’un yani sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermemiş. CHP’nin yani hiçbir şekilde yanından geçmemişe sokaklarında geziyorum ben ve o evlerin kapısının zilini çalıyorum. Yanıma da herhangi bir şahıs almıyorum. 2 kişi gidiyoruz. Dolayısıyla oralarda gördüklerim mesela biliyor musunuz şimdi dün gittiğim bir evde esenler ‘de böyle iniyorsunuz. 2 kat aşağıya bir eve giriyorsunuz kapkaranlık. Vallahi tam şu kadarlık bir pencere var.

Yani yerin 6 uçta şu kadar tam bu kadar ya bu kadar bir pencere 2 tane çocuk var, biri okulda çocuklar ip gibi ve. O evin babası işten çıkarılmış, o eve 4.000 TL. Yani normalde 1.000 liraya oturuyorlarmış. Dörde çıkmış. Şimdi ev sahibi onları çıkarmaya çalışıyor. Ev bakmışlar 10.000 TL Esenlerde ondan önce 3 hanım bir araya, 3 kadın bir araya geldiler. Kardeş gibiler ermiş, birbirleriyle çok yakın bir Adanalı. Biri Siirtli öbürü de Bitlis mi tam hatırlamıyorum.

Yani farklı farklı bölgelerde birbirlerine çocuklarını bırakan mesela soruyorsunuz, ne pişirdiğiniz diye tekrar alamıyorum. Şaka gibi gelir size. Yani yalan söylüyorum zanna edebilirsiniz. O çocuklara her akşam ne pişirildiğini şoka girersiniz.

Ondan sonra bir ikisini eşcinsel gece pazarlara gidip yani sigortasız çalışıyor ve 3 gün artık gidebiliyorlar. Dış pazara en azından mesela 45 günde değil, 3 gün eş kadınlardan birisi yarım gün tekstile gidiyor ve çocukların tamamında psikolojik sorun var.

Yani Yaşar o evlere vadesiz ne o zaman hani duyulan adıysa şimdi o kadar takıların içinde evlere bakın. Devlet dediğimiz mevzu yani bu devlet dediğimiz mekanizma esasında sosyal devlet olmak zorundadır. Sosyal devletin anlamı şu, o evde yaşayan o insanın o kirayı ödemesi mümkün değilse 10'a çıkart sosyal konut yapacaksın.

Yapamadığın süre içerisinde kirasına yardımcı olacaksın ya başkası olamaz ve açını giydirecek şey açını doyuracak çıplağı giydirecek böyle bir şey yok. Şimdi bir başka eve gittim. Yani inanamazsınız ya bir gün alayım sizi götüreyim yani şoka girersiniz. Yani kadın kadına gidiyoruz çünkü.

Yani kız çocuğuna sordum, ben ne istersin diye ya çorap böyle yırtılmış dikilmiş şey kaç. 11 yaşında 12 yaşında bir kız çocuğu yani benden kıyafet istedi.

Hiç kendi kıyafetim olmadı diye. Şimdi bir başka çocuk dün gittiklerinden.

Oğlum benden bir şey iste benim şahsımdan bir şey iste dedim. Utana utana tablet dedi.

Yani bir tek babanın telefonu var, annenin var mı hatırlamıyorum. Babanın telefonu ve bunlar okula gidiyorlar. İmam hatip lisesinde okuyup. Bu arada tamirhanede çalışan orayı bitirdikten sonra makine bölümüne gidip gene bir tamirhanede çalışmayı hayal eden ortaokul talebesi var. İmam olacağım demedi.

Şimdi söylemeye çalıştığım şey şu, herkes hayatta kalmaya çalışıyor.

Türkiye'de biz bu konudaki. Yapacaklarımızı anlamamışız. Esasında siyaset, siyaset, o seçmenin kalbini, gönlünü almanın yolu, vizyonu yarıştırmaktır projeleri yarıştırmak dır. Sayın Erdoğan bu konuda 19-20 tane şeyiyle, medyasıyla bir kakofoni oluşturmuş ve sonuç itibariyle.

Bizim sesimiz duyulmamış, bunu ben itiraf ediyorum. Şimdi duymaya çalış duyurmaya çalışacağız.

Yani gayret ediyoruz. Bu konuda eşit yaşamıyorsunuz. O zaman ben onu anlamıyorum. Aynen öyle ama bahane edemeyiz. Benim hayatta inandığım tek şeydir, talep eden yerine getirecektir. Talep eden ayağına gidecektir. Talep eden kişi biz ne talep ediyoruz? Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasını sizlerin de oyunuzu oy veren veli nimettir.

Aynı sizin seyircilerinin size veli nimet olduğu gibi 1.800.000 civarında İstanbul’da sandığa gitmeyen seçmen var. Sizde kampanyanızı İstanbul’dan başlattınız. O zaman az önce de söylediğiniz semt semt geziyorum.

MONTAJ VİDEO

Kapı kapı bu 1 milyon 800 sandığa gitmeyen seçmenin İstanbul’da bir dağılımı göre mi bir strateji geliştirdiniz?

Bu bir ikincisi de acaba sokakta şunu görebiliyor musunuz?

Şimdi az önce Engin’de söyledi, sayın Cumhurbaşkanı kurgu dedi.

Bu kaset için evet kurguladık dedi. İtiraf etti yani canlı yayında. Biz dedi bu kaseti ama kurgu mama kurgu geçti. Hatta İbrahim Kalın unsurları gerçek kendisi kurgu diye tarihe geçen bir abuk subuk bir tanımlama yaptı, savunma yaptı.

Şimdi bu sayın cumhurbaşkanının bu itirafından sonra bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz bu?

Seçmen kitlesinde bir de bu 1 milyon 800 kişinin tekrar ikna edildiğini düşünebiliyor musunuz?

Çünkü ikna etmek de zor Machiavelli Prens de diyor ki, bir insanı bir şeye inandırmak çok kolaydır ama ikna etmek ve atanmasını sağlamak çok zordur.

Neredeyse imkânsız. Şimdi evet, sandığa gitmeyenleri ben bugüne kadar yaptığım çalışmada genellikle çok ağır dar gelirli yani derin yoksulluk dediğimiz insanların önemli bölümü gitmemiş. Gördüğümü söylüyorum. O gezdiğim yerlerde bu insanlarda Ak Parti’ye sevgi sempati gitmiş zaten.