'İsimler fani, dava baki'
81 vilayetimizin 922 ilçemizin her birinde hayat ve haysiyet mücadelesi veren tüm kardeşlerimi en kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum. Teşkilatımızın her kademesinde görev alan yol arkadaşlarımı, üyelerimizi, gençlerimizi, hanım kardeşlerimizi, gurbeti sılaya çeviren yurt dışındaki vatandaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum.
Gözü kulağı bizde olan kaderini Türkiye’nin ve Türk milletinin kaderi ile bütünleştirmiş tüm mazlumları hürmetle selamlıyorum. Velhasıl bu sevdanın neferi, meftunu, muhibbi olan her bir kardeşimi saygıyla, sevgiyle, şükranla selamlıyorum. Kongremizi uzaktan yakından teşrif eden misafirlerimize hoş geldiniz diyor, kendilerine en içten selamımı iletiyorum.
8’inci Olağan Büyük Kongre’mizin partimize, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum. İlk fetih günlerinden terörle mücadeleye kadar bu güzel sevda uğruna şehit düşen kahramanlarımızı kemal-i edeple yad ediyorum. Sevdanızla, aşkınızla, coşkunuzla kongre salonunu bayram yerine çeviren sizlerle gurur duyuyorum.
60 BİN KİŞİYLE AYRICA SELAMLAŞTIK
Salona girmeden önce dışarıda 60 bin kişi ile ayrıca selamlaştık. Sizler bu hareket için yüreğinizi ortaya koydunuz. Sizler bu dava için gövdenizi ortaya koydunuz. İlk günden beri bu partiye bu kardeşinize sahip çıktınız. Rabbim hepinizden tek tek razı olsun. Sizlerle birlikte kuruluşundan bugüne teşkilatımızın her kademesinde mesai harcayan partimize, maddi manevi katkı veren alın teri döken tüm kardeşlerime bu vesile ile bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
ÖNEMLİ OLAN İSTİKAMETİ KAYBETMEMEK
Bugün bir kere daha şunu ifade etmek isterim ki bizim içinde yaşamaktan şeref duyacağımız tek devlet Türkiye’mizdir. Bizim okuyacağımız tek marş İstiklal Marşı’dır. Bizim gölgesinde güven bulacağımız tek bayrak, rengini şehitlerimizin mübarek kanından alan al yıldızlı al bayrağımızdır. Öldükten sonra altında huzurla yatacağımız tek yer şehit kanları ile yoğurulmuş kutsal vatan toprağımızdır. Uğruna varlığımızı ifade etmekten bir an bile tereddüt etmeyeceğimiz tek değerimiz, imanımızdır, inancımızdır. Bizim dünyanın her bir köşesine taşımak için koşturacağımız tek ülkümüz adalettir, insanlıktır, gerisi teferruattır. Dün rahattık bugün sıkıntı çekeriz, yarın yeniden rahata kavuşuruz. İman, irade ve azim varsa Allah’ın izniyle imkan da hep vardır. Önemli olan istikameti kaybetmemektir. Yüreği karartmamaktır. Niyetleri bozmamaktır.
Bu duaya 'Amin' demek yerine sırf kendi ihtirasları için Türkiye düşmanlarının senaryolarında figüranlık yapmayı tercih edenler de vardı. Siz onları çok iyi biliyorsunuz. Hırsın, gafletin, kibrin esiri olan o kifayetsiz muhterisleri ise aziz milletimin basiretine ve ferasetine havale ediyoruz.
Kongremizin hayırlara vesile olmasını Allah’tan temenni ediyorum. AK Parti kurulduğu günden bu yana 24 yıldır kendini sürekli yenilemeyi, değiştirmeyi, geliştirmeyi, yükseltmeyi başaran bir siyasi teşekküldür. Nitekim 8’inci Olağan Kongremiz sürecinde il başkanlarının 4’te 3’ünün ilçe başkanlarının 3’te 2’ye yakınının değiştiğini görüyoruz. Partimizin tüm kademelerinde hem bayrağı devreden hem bayrağı devralan arkadaşlarımızdan her zamankinden daha çok azimli, gayretli çalışmalar bekliyoruz.
Hiç şüphesiz sorumlusu oldukları birimin yöneticisi sıfatı ile sorumluluk ana kademe kadrolarımıza düşüyor. Partilerimizin ülkemizde tüm hanelere girebilmesini sağlayan lokomotif teşkilatımız olan kadın kollarımızdan daha fazla gayret göstermelerini istiyorum. Türkiye’yi önce 2053 sonra 2071 vizyonları ile buluşturacak olan geleceğimizin teminatı sevgili gençlerimizden talebim gençliğin tüm dinamizmini partimize taşımalarıdır.
Gençler bu öyle bir sevdadır ki burada isimler fanidir, baki olan tek şey davadır. Partimizin politikaları dinamik kadroları değişken ama ilkeleri sabittir. Bu anlayışla AK Pati bayrağını ilk açtığımız günden beri köklerimize ve kurucu değerlerimize bağlı bir şekilde yükseltmeye devam ediyoruz. Dünyada başka hiçbir topluma mesul olmayan sağlam bir temele sahip olduğumuzu unutmadan yönümüz hep geleceğe dönük bir şekilde yolumuzda kararlılıkla yürüyoruz.
Önümüzdeki ağustosta 24 yaşını bitirip gürbüz bir delikanlı olarak mücadelesine devam edecek AK Parti’nin gerisindeki gücü, sırrı, hikmeti merak edenlerin bakacağı yer işte bu köklerdir. Üye sayısı ila dünyanın en büyük partileri sıralamasında ilk 5’te yer alan bir siyasi kuruluşuz. Bundan 4 ay önce iktidardaki 22 yılımızı şanla, şerefle, dünya siyaset literatürüne geçen muazzam bir başarıya imza attık. Bu tarihi başarıyı aziz milletimizin umutlarını, hayallerini siyasete taşıyarak yakaladık.
Gençler bakın biz sadece seçimleri kazanarak değil, asıl gönülleri kazanarak 22 yıldır iktidardayız. Hanelerden önce gönüllere girdiğimiz tek tek gönülleri fethettiğimiz için 22 yıldır Türkiye’nin kaptan köşkündeyiz. Bir gönül yaptıysak, bu milletin gönül sarayında kendimize bir yer bulabildiysek bu bize şeref olarak yeter diyoruz. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmadık unutmayacağız.
MİLLETİN PARTİSİ OLARAK DOĞDUK
Bakın biz gökten zembille inmedik, pazarlık masalarında kurulmadık. Siyaset ve toplum mühendisliğinin ürünü olarak sahneye çıkmadık, milletin partisi olarak doğduk. Büyüdük ve bugünlere öyle geldik. Samimiyetten, dürüstlükten en küçük bir taviz vermeden siyaset yaptık. Milletin heyecanını, coşkusunu, umutlarını çoğaltmak için siyaset yaptık. Kendi başarısızlıklarının faturasını seçmene kesen kibirli siyaseti hiçbir zaman kapımıza yaklaştırmadık. Eksiklerimizi, hatalarımızı, kusurlarımızı gizlemek yerine bunları giderecek güçlü bir iradeyle milletimizin karşısına çıktık. Bugün de iç muhasebemizi cesaretle ve özgüvenle yapıyoruz.
AK Parti'ye düşmanlık edenler hep bu hareketin dağılmasını, yıkılmasını, sendelemesini, tökezlemesini beklediler. Zorluklar karşısında yılmamızı, tehditler karşısında sinmemizi beklediler. Milletin namusumuza emanet ettiği iradesine ihanet etmemizi beklediler. Vesayetçilere boyun eğmemizi, para babalarına teslim olmamızı, zulüm karşısında sessiz kalmamızı beklediler.
DAHA ÇOK BEKLEYECEKLER
Bütün umutlarına AK Parti'nin zayıflamasına, AK kadroların yorulmasına bağlayanlar dikkatini çekiyorum; 14 Ağustos 2001'den beri bekliyorlar. Daha çok bekleyecekler. Onları bekletmeye devam edeceğiz. Şeytanla nöbetleşe sürdürdükleri bu bekleyiş inşallah ilanihaye aradığını bulamayacaktır.
MİLLETİN EGEMENLİĞİ LAFTA KALDI
Bu ülkede sivil siyaset yıllarca vesayetin gölgesi altındaydı. Demokrasimizin tepesinde on yıllar boyunca hep kara bulutlar dolaştı. TBMM’nin iradesi özellikle belli dönemlerde gasp edildi, yok satıldı, milletin egemenliği ilkesi sadece lafta kaldı. Seçimle gelen hükümetler kimi zaman darbe ile kimi zaman baskı ile kimi zaman gazete manşetleri ile görevden uzaklaştırıldı. 27 Mayıs’tan 12 Mart’a 12 Eylül’den 28 Şubat’a hep bunu yaşadık. Ülkenin seçilmiş başbakanının idam edildiği günleri gördük. Fidan gibi delikanlıların son nefeslerini idam sehpalarında verdiğini gördük. Siyasi istikrarsızlığın beslediği ekonomik krizlerle milletimiz fakirleştirildi, Türkiye küresel rekabetin dışında tutuldu. Her 10 yılda bir işletilen darbe mekaniği ile milli irade çalınırken ülkemiz altın değerindeki yıllarını da kaybetti. Bizi yılarca 3’üncü sınıf ekonomiye mahkum ve mecbur ettiler. Türkiye’ye ağır bedeller ödeten sömürü düzenine biz son verdik.
TOKSİK DEMOKRASİ SORUNU
Türk demokrasisinin çevresindeki kirli ve yoğun kuşatma çok partili hayata geçtiğimiz günden beri tam manasıyla kırılmamıştır. Bunun da en büyük sebebi iktidara gelebilmek için her yolu mübah gören çarpık muhalefet anlayışıdır. Ülkemizde muhalefet sürekli demokrasi krizi çıkararak sandıkta alamadığı yetkiyi iç ve dış güçlerden, devşirme hevesinden hiç vazgeçmemiştir. Bu demokrasi ile zıt şekilde muhalefetin asli ve tam zamanlı mesaisine dönüşmüştür. Muhalefetin seçim kazanmak için terör örgütleri ile iş birliği yapacak kadar gözünü karartması ülkemizi toksik demokrasi sorunu ile karşı karşıya getirmiştir. Bu sorunla son 2 seçimde ciddi muhatap olduk. Sözde ittifak ve uzlaşı süreçleri şeffaf olarak değil kapalı kapılar ardında kurulan pazarlık masalarında yürütüldü. Devletin stratejik kurumları, belediye meclis üyelikleri pazar tezgahındaki ürün gibi alınıp satıldı.
2 sene öncesinde ülkeyi beraber yönetmeye talim olanların gırtlak gırtlağa kavgaya tutuştuğunu hep beraber takip ettik. Bu düzenbazlıkların siyaset kurumunda yol açtığı güven bunalımının menfi etkilerini halen hissediyoruz. Demokrasi üzerine terör ve hırsızlık gölgesi düşürerek zehirleyen hakikatle ilişkisi her geçen gün daha kopan bir muhalefet sorunumuz var. Bu toksik demokrasinin panzehiri AK Parti ve Cumhur İttifakıdır.
TERÖR DUVARINI YIKACAĞIZ
Türkler, Kürtler, Araplar olarak hep beraber kenetlenecek, tam 40 yıldır evlatlarımızın kanı üzerinde yükselen terör duvarlarını yıkacağız. Yeni bir dönemin kapıları Allah’ın izniyle açılacaktır. Türkiye kronik meselelerini, farklı toplum kesiminin taleplerini daha sağlıklı bir zeminde tartışma imkanı bulacaktır. Türkiye’nin ekonomide, dış politikada, siyasette itici gücü demokrasidir.
Önümüzdeki fırsatları değerlendirerek en iyisin ümit edip en kötüsüne hazır olarak terörsüz Türkiye hedefimizi gerçekleştireceğiz.
Cumhur İttifakı sapasağlam olduğu sürece Türkiye güvendedir. Ülkemizin bekası, milletimizin kardeşliği güvence altındadır. Şehit kanları ile hamuru yoğurulan bu ittifak inşallah uzun yıllar ülkemize ve milletimize çok daha büyük hizmetler kazandıracaktır.